26 Eylül 2011 Pazartesi

Çalışmadan tüketen toplumlar

 

ATATÜRK,  ÇALIŞMADAN TÜKETMEYE ALIŞMIŞ TOPLUMLAR, ÖNCE HAYSİYETLERİNİ, SONRA DA BAĞIMSIZLIKLARINI YİTİRİRLER...

Atatürk`ün sağlığında meşhur Duçe Mussolini,  Atatürk ölmeden Türkiye`ye birşey yapamayız. Ancak Atatürk öldükten sonra biz emellerimize kavuşabiliriz, demiş ve bu da Atatürk` e iletilmişti. Atatürk yanındakilere; Bakın, iki Atatürk vardır; Biri benim naçiz vücudumdur ve elbette toprak olup gidecektir. Ancak diğeri, Türk Milletinde yaşayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

ETTİĞİMİZ YEMİNİMİZE SADIK KALALIM... Atatürk`ün sağlığında meşhur Duçe Mussolini;` Atatürk ölmeden Türkiye`ye birşey yapamayız. Ancak Atatürk öldükten sonra biz emellerimize kavuşabiliriz, demiş ve bu da Atatürk` e iletilmişti. Atatürk yanındakilere; `Bakın, iki Atatürk vardır; Biri benim naçiz vücudumdur ve elbette toprak olup gidecektir. Ancak diğeri, Türk Milletinde yaşayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır -Sonsuza kadar yaşayacaktır- ` der. Bizler ise, Onu ne kadar anladık ve yaşattık? Özal` dan bahsederken Rahmetli Özal diyoruz. Ama Atatürk içimizde yaşadığı, ölmediği, için Rahmetli sözcüğünü kullanmıyoruz. (!) Görünen o ki; Atatürk`ün bedeni öldüğü gün biz ikinci Atatürk`ü de öldürmüşüz...  Atatürkçülüğü, heykel seviyesine indirgedik,  heykellerinin önünde saygı duruşu yaparak - Putlaştırarak- Atatürk ilkelerini koruduğumuzu sandık. Yakamıza rozetlerini takarak - Muskacılık yaparak- Atatürkçü olduğumuzu göstermeye -kolaycılığa- kalkıştık. Hatta bazılarımız daha da ileri giderek, Atatürk`ün heykellerinden korkup heykellerini kırmaya, resimlerini yırtmaya çalıştık. Ama asla Atatürk`ü anlamaya, Atatürk gibi olmaya çalışmadık.    İstikbal göklerdedir.  diyerek havacılığın önemini vurgulayan Atatürk`ün döneminde, uçak yapıp (1926 ) Danimarka`ya,  Polonya`ya  ihraç eden Türkiye, Atatürk`ün yapımına başlattığı ve havacılığın olmazsa olmazı, Rüzgar Tünelinin inşaatını Atatürk`ün ölümünden sonra durdurdu. Şimdi ise yüzde yüz yerli otomobil bile üretemiyor, elin aracını lisanslı olarak (Onların adına) üretip ihracaat patlaması yaptığımızdan dem vuruyoruz. (Tamamen yerli otomobil yapacak kadar teknolojimiz mi yok? Sermayemiz mi? yoksa aklımız mı?)   Mevcut hidroelektirik barajlarımızdan bedavaya elektirik üretip harcayacağımıza, %30-40`lar seviyesinde çalıştırıp, elin doğalgazına para ödeyerek Elektirik üretiyoruz.  Bu nedenle Avrupada en pahalı elektiriği biz harcıyoruz. Popülizm uğruna doğuda harcanan elektiriğin %60`ının kaçak olduğunu bile bile önlemiyor, bu farkı parasını ödeyenlerden tahsil ediyoruz.

Aşı üretim tesislerimizi kapatıp, İngiltere`den Tamiflu(Grip- Kuş gribi aşısı) ithal ediyoruz.   Ülkemizin uluslararası ilişkilerde hiçbir ağırlığı ve saygınlığı kalmadığından, Bedeviler dahi bize Vize uygulamakta ama Kıbrıs Rum Kesimine, İngiltere`ye ve AB ülkelerine gel geç demektedir. Kırmızı Çizgi` lerimiz, pembeye dahi dönüşmemiş;  başımıza geçirilen çuvalların mor izleri haline gelmiştir. Biz ise hala Kurtlar Vadisi gibi Sn. F. Altaylı` nın deyimiyle ( Sanal mastürbasyonla) idare ediyoruz. Balık hafızalı olmayalım... O Çuvallar ilk değil... Uluslararası tatbikatta MUAVENET gemimiz, tek kişi tarafından kazara ateşlenmesi ve idare edilmesi mümkün olmayan bir füze ile kimler tarafından nasıl vuruldu? Bizim tavrımız ve sonuç ne oldu? Amerikalılar madem bu kadar sakarlar; Okyanusta veya uluslararası sularda hergün karşılaştıkları halde, neden bugüne kadar kazara bir Rus veya Çin gemisini, uçağını vurmadılar?  Yurtdışında Türk olduğunuzu göğsünüzü gere gere söyleyebiliyormusunuz? Bu duruma neden geldik?   Üniversitelerimiz dünya sıralamasında bildiğim kadarıyla ilk 100`e giremiyor. 7-13 Şubat haftasının Aktüel dergisine bakın ; 5 öğretim üyesinden biri hiç kitap okumuyormuş. Allah bilir ya, beş öğretim üyesinden ikisi yabancı dil biliyor, ikisi de internet`i biliyordur. 

Osmanlı döneminde içimize işlemiş olan alçaklık kompleksi tekrar nüksettirildi ve Avrupalı üstündür, Avrupa malı kalitelidir imajı yeniden kabul ettirildi. İsteyen reklamları izlesin; `Üstün Alman Kalitesi, üstün Alman teknolojisi veya Üstün Japon teknolojisi` imgeleri sık sık tekrarlanarak hafızamıza işlendi. Onlar haklıysa? Neden bizim mallarımızın kalitesiz olduğu araştırılmadı. Kaliteli olan mallarımız için neden biz onların ülkesinde Üstün Türk Kalitesi` diye reklam yapamıyoruz?  EN HAKİKİ ÖNDER; İLİMDİR, FENDİR.` DİYEN ATATÜRK` ÜN ÜLKEYİ EMANET ETTİĞİ İNSANLARIMIZA BAKIN; Ankara` da ben (Haşa) Allah' ım diyen dolandırıcılara inanan insanlarımız, Allah diye bildiği sahtekarlara cep telefonu alıyor ve harcaması için para veriyorlar. (Allah`ın cep telefonuna, paraya ihtiyacı mı olur?) Adamlar o kadar pervasız ki, yanına peygamberler olarak (sanki Allahın kurmay heyeti) bazı arkadaşlarını da getiriyor. Tabi ki bizim has kulu(!) da donuna kadar soyuyorlar. Ne acıdır ki, dinimizi bilmediğimizden Sivas`ın bir ilçesinde şeyh olduğu iddia edilen bir bunağın cinsel organını öperek cennete gideceğini sananları da sn. Uğur Dündar ve televizyonlar sayesinde öğrendik. Vatandaşlara dinimizi doğru öğretecek personel yetiştirmesi için kurulan okullardan yetişenler ise Askeri okullara, Hukuk fakültesine ve Kamu yönetimine talip oluyorlar. Tabii saf vatandaşa da ya şeyhin şeyi kalıyor, ya da Allah` ın kendisi(!)

 Eski-yeni bürokratların, seçilmişlerin, komutanların, bakanların ve hatta başbakanların yolsuzluklardan yargılandığını ceza aldığını, yolsuzlukların, eskilerin deyimiyle vaka-yi adiyeden sayılmaya başladığını utanarak görüyoruz.  Almanyada iken haksızlığa uğrayan bir alman köylüsünün,  Berlinde hakimler var.  diyerek hakkını arayacağını, hukukun üstünlüğüne inandığını gören ve Adalet Mülkün(Devletin) temelidir  diyen Atatürk`ün ülkesinde en çok izlenen televizyon programının mafyaya özendiren bir program olması, bir suçtan yargılanan savcının (Cumhuriyet savcısı diyemiyorum) Adalete hiçbir zaman güvenmedim...  demesinden, Hukukun üstünlüğünü sağlayıp yücelteceğimize, hep birlikte batırdığımızı üzülerek görüyoruz. 

ATATÜRK,  ÇALIŞMADAN TÜKETMEYE ALIŞMIŞ TOPLUMLAR, ÖNCE HAYSİYETLERİNİ, SONRA DA BAĞIMSIZLIKLARINI YİTİRİRLER... DİYOR. Dış ve iç borcumuz gırtlağa dayandı. HAYSİYETİMİZİ YİTİRMEYE başladık. BAĞIMSIZLIĞIMIZI HENÜZ YİTİRMEDEN, lütfen bu ülkeyi sıfırdan, hatta eksilerden kurup, döneminin en onurlu devleti haline getiren atalarımızın çocukları olarak; AYNI TÜRK ULUSU olduğumuzu hatırlayalım ve Atatürk`ün çizdiği muasır medeniyet yolunda ilerleyelim. TÜRKÜM DİYEN HERKES ! LÜTFEN, GERÇEK ATATÜRKÇÜLÜĞÜN NE OLDUĞUNU İYİ BİLELİM VE İLKOKULDA 5 YIL BOYUNCA HER SABAH ETTİĞİMİZ YEMİNİMİZİ HATIRLAYALIM. YEMİNİMİZE SADIK KALALIM... BELKİ İLKOKULDA İKEN HER SABAH SÖYLEDİĞİMİZ ANDIMIZIN NE OLDUĞUNU BİLMİYORDUK. AMA MUHAKKAK EZBERİNİZDEDİR... LÜTFEN ŞİMDİ, İÇİNİZDEN BİR KERE DAHA TEKRARLAYIN VE YEMİNİNİZE SADIK KALIN...

Hiç yorum yok: